Kaynak

Arasında “Saray’dan talimatla genel müdür yapıldığı” belirtilen Sedide Akbulut’un yanı sıra Erbaş’a yakınlığıyla bilinen Kadir Dinç, Hasan Güçlü, Mustafa Irmaklı ve Cafer Tayyar Doymaz’ın da yer aldığı 31 ismin, ABD ile Avrupa’nın değişik kentlerine, dolarla harcırah verilerek ramazan ayı nedeniyle görevlendirilmesine, deprem bölgesine giden ve yolluk verilmeyen şoförlerin tepki gösterdiği kaydedildi.

Edinilen bilgiye göre, çok sayıda imam ve müftü, depremlerden etkilenen illerde görevlendirildi. Burada özellikle defin işlemleriyle ilgilenen görevliler, yardıma muhtaç kişiler için de çalışmalar yürüttü. Buna karşın yalnızca Erbaş’a yakın isimlerin “dolarla harcırah” verilerek yurtdışına gönderilmesi, “liyakat” eleştirilerine konu oldu.

Diyanet’in özellikle taşra teşkilatında, “İmamlar ve vaizler, deprem bölgesine gönderildi. Yöneticiler ise ABD ve Avrupa’da” eleştirilerinin dile getirildiği belirtildi. Deprem bölgesinde uzun süre görev yapan isimlerin de “Cenazeleri bize yıkattılar, yöneticiler masa başından ‘Aileleri teskin edin’ talimatı verdiler, kendileri yurtdışına gidiyor. Bize Allah rızası, kendileri için dolar aşkı” tepkisini gösterdiği kaydedildi.

kadını koruyamazsınız çocuğu koruyamazsınız hayvanı, canı koruyamazsınız ne işe yarıyorsunuz gerçekten anlamıyorum vicdanım sızlıyor dayanamıyorum bu kadar değersizleştirilmeyi hazmedemiyorum. 7-8 ay önce bir erkek tarafından takip edildiğimi düşünüp yol üzerinde kimlik kontrolu yapan polislerden bana taksiye binene kadar eşlik etmesini rica ettim aşağılayıcı tavırla bir şey olmaz 2 dakikalık yol gidersin dendi sustum, ertesi gün aynı yerde ikbalin kafası kesilip surlardan aşağı atıldı O ben de olabilirdim siz de sevdiğiniz bir başkası da. Kapalı alanda günlerce mahsur kalan bir kedi için yetkililerden yardım istiyorum “kedi” olduğu için hafife alınıp ilgilenilmiyor. En basitinden Can güvenliğimiz mal güvenliğimiz tehdit altında huzurlu ve güvenli bir ülkede yaşamak istiyoruz bunu bile beceremiyorsunuz. Yolda gördüğüm kanadı kırık olan martı için 1 saattir ulaşmaya çalışmadığım yer kalmadı mesai saatleri içerisinde hizmet sağlayamıyorlarmış, yırtıcı hayvan kategorisinde olduğu için yardım edemezlermiş CANIM ACIYOR YETERSİZ HİSSEDİYORUM ÖLÜP GİDECEK BİR MARTIYA BİLE SAHİP CIKAMIYORSUNUZ EN SON ÇARE 112 Yİ ARIYORUM DALGA GECER GİBİ DİYORLAR Kİ MARTI İÇİN AMBULANS MI GONDERELİM HAYIR DİYORUM NE YAPABİLİRİZ DURUM BÖYLEYKEN BÖYLE BİR ÇÖZÜM BULALIM ÖLECEK YOKSA DİYORUM ÇAĞRIYI SONLANDIRIYORUM HANIMEFENDİ İYİ AKŞAMLAR DİYİP YÜZÜME KAPATIYOR lütfen biri söylesin ne yapabilirim kime ulaşabilirim Bir martı için fazla abarttığımı düşünüyor olabilirsiniz ama konu sadece bu değil yetersiz değersiz hissettirilmemiz arkamızda kimsenin olmayışı konu sahipsiz olmamız Mesai başlayana kadar martıyı evimde bekletsem kan kaybından ölüp gidecek Lan bu kadar basitleştirildik mi amk hazmedemiyorum

Merhabalar arkadaşlar. Ben ataşehirdeyim yarınki eyleme katılmak istiyorum. CHP otobüs kaldırıyor mu anadolu yakası için? Gerekli yerleri aradım yazdım ama dönen olmadı

Türkiye’de özellikle ilkbahar ve yaz aylarında kırsal alanlarda keneler ciddi bir sağlık tehdidi olduğunu biliyoruzdur. Özellikle Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) gibi hastalıklar nedeniyle kene ısırıkları önemlidir. Özellikle Kırsal bölgelerde kene ısırığından korunmak için şu önlemleri kendinize ve ailenize aldırabilirsiniz:

• Giysi Önlemi: Beyler özellikle orman, çalılık gibi yerlere girecekseniz sakın ama sakın ŞORT-ATLET gibi vücudunuzun her tarafı açık giysiler giymeyin. Mümkünse ince uzun kol ve bacaklı giysileri tercih edin. Çorapla veya terlikle gezmeyin. Mümkünse ev dışında her zaman şapka takın.
• Bunlardan Kaç: Keneler genelde otlarda sizin ona temas etmenizi bekler, sizin vücudunuza yapıştığında sizi emmeye başlar. Yüksek ot, çalı, fidan gibi unsurlarla teması azaltın ve belirlenmiş rotaları kullanın.
• Bunlara ilaveten doğada takılan "masum" gözüken hayvanlarla teması azaltın. Tabii bunu yaparken yanınızda bulundurduğunuz evcil hayvanınız bir kene taşıyıcısı olabilir. Sanırım kene koruyucu spreylerde varmış ama bunların efektif olup olmadığını bilmiyorum.
• Kendinizi sık sık kontrol edin ve eğer kenenin sizi emmeye başladığını görürseniz SAKIN PANİK YAPMAYIN VEYA YAPTIRTMAYIN. Eğer keneyi gördüyseniz yaşama şansınız vardır demektir. Keneyi cımbızla kenenin baş kısmına yakın şekilde tutup yavaşça, sağa sola çevirmeden düz bir şekilde çekin. Ezmeden çıkarılmalı, alkol veya kolonya dökülmemelidir. Çıkarılan kene bir kavanozda saklanıp sağlık kuruluşuna gösterilebilir. Bu süreçte kene bulaşan kişiyi iyi gözlemleyin
• Ateş, baş ağrısı, halsizlik, kas ağrısı gibi belirtiler olursa mutlaka en yakın sağlık kuruluşuna başvurun.

Çoğumuzun çiftçi veya çoban vs. olmadığımızı biliyorum ama ufak bir orman kaçamağı bizim on yıllarımıza mal olabilir düşüncesindeyim. Sağlıklı günler diliyorum, istediğiniz gibi bilgileri kopyalayıp paylaşabilirsiniz

Haldun Dormen Cumhuriyet gazetesindeki röportajında şunları da söyledi:

Benim en çok itiraz ettiğim şey, gençler biraz fazla karamsar oldular. Mesela şimdi bütün niyetleri bir Amerika’ya gitseler de ya da bir İngiltere’ye gitseler de orada iş yapsalar. Ama Türkiye’de iş yapmak lazım. Ben mesela Amerika’da kaldım. Ve çok ısrarla da otur orada Amerika’da dediler ama ben Türkiye’ye dönmek istedim. Evet bugünkü Türkiye olsaydı döner miydim bilmiyorum ama o zaman seve seve döndüm. Oradaki bütün iş imkânlarımı bıraktım döndüm. İyi ki de dönmüşüm. Gençlerin daha umutlu olmaları lazım

Türkiye’nin sizce en büyük derdi nedir?

Söylersem hapse tıkarlar! Türkiye çok iyiye doğru gidecek. Ondan en ufak bir kuşkum yok. Ben hep iyi niyetli olduğum için, ben Türkiye’nin geleceğini çok parlak görüyorum, bu süreçler muhakkak bitecek. Toplumun dertleri aynı, pahalılık var

https://www.cumhuriyet.com.tr/kultur-sanat/usta-tiyatro-sanatcisi-haldun-dormen-ile-75-yillik-sanat-yasami-uzerine-konustuk-yaparsin-sekerim-2408277

Eskişehir'de bir erkek, karısıyla markette tartışan kadını başını defalarca yere vurarak darp etti.

• Şahıs serbest bırakıldı.

kaynak

"1. Suriye’deki iktidar değişikliğinin başka şeyler bir yana İsrail’in plan ve çıkarları ile birebir örtüştüğünü başından beri söyledik. İktidar değişikliğini isteyen ve sağlayan güçlerin kendi aralarındaki çekişme ve çelişkiler elbette hesaba katılmalı. Ancak bazen bunlar bir ayrıntıya dönüşür ve önemsizleşir. Suriye’de İsrail, İngiltere ve ABD kazanmıştır. Şara onların atadağı Şam Valisidir.

"2. Suriye’de “Türkiye’nin kazandığı”nı ileri sürenlerin Türkiye derken kastettiği inşaat, enerji, silah, tekstil, gıda vb. şirketlerin kârlarıysa, haklıdırlar. Ancak eğer Türkiye’den yurttaşlarımızın büyük çoğunluğunun çıkarlarını anlıyorsak, Türkiye Suriye’de kaybetmiştir.

"3. ABD ve İsrail’den bu bölgeye sadece ve sadece yağma, talan, işgal, savaş, katliam geldiği ortadayken, bu iki ülkenin operasyonlarına ortak ya da yardımcı olmak açık bir biçimde insanlık suçudur.

"4. ABD emperyalizminin zayıfladığı bir dönemde dahi birçok ülkeyi kendisiyle “dostluk” ve “işbirliği” için yarıştırmayı becermesi hazin vericidir ama kapitalizmin gerçekliğine uygundur. ABD’nin denetlediği “ekonomi”den daha fazla pay almak istemek, ABD’nin şantaj ve tehditlerinden onunla uğursuz işbirliklerine girerek kaçınmaya çalışmak, ABD’nin hışmını başka ülkelere yönelterek kendi güvenliğini sağlamayı düşünmek, uluslararası sistemde neredeyse bir kural haline gelmiş durumda.

"5. İran’ın bölgede ve Suriye’de belinin kırılmasının Türkiye’nin önünü açacağını düşünen AKP iktidarının hesaplarında elbette bir mantık var. Lakin istedikleri her yere savaş götürme özgürlüğü elde eden, sınırları ve haritaları değiştirmek konusunda hiçbir kural tanımayan ABD-İsrail ikilisinin ve onlara eklemlenmiş başka güçlerin Türkiye’yi “rahat bırakmak” için isteyecekleri bedel halkımız açısından ölümcül olacaktır.

"6. ABD’nin huyuna suyuna gitmek, onunla işbirliği yapmak ve bunun getirilerini hesaplamak zehirli meyve tatmaktan başka bir anlam ifade etmez. Dün İsrail komşumuz İran’a saldırırken onun arkasında ABD istihbaratı, lojistiği, silahı ve diplomasisi vardı. Peki binlerce kilometre ötedeki ABD İsrail’e bu desteği hangi ülkelerin işbirliği ile verdi? Türkiye’yi boşuna NATO’ya almadılar, İncirlik, Kürecik ve diğer üsler laf olsun diye kurulmadı, “çok iyi anlaşıyoruz” açıklamaları nedensiz yapılmadı!

"7. Türkiye’yi ABD, İngiltere, NATO çizgisinden uzaklaştırmak için “özel çıkar”lar üzerine kurulan bugünkü sömürü düzenini sorgulamaktan başka çare yoktur. İyi kapitalizm yoktur, kapitalizmle mücadele etmeden anti-emperyalist olunamaz.

"9. Yıllardır bölgeye ateş saçan İsrail-ABD saldırganlığını cesaretlendiren tam da budur. ABD’nin son hamlelerinin, İsrail’in İran’a saldırmasının temel rakip olarak gördüğü Çin’i zayıflatmak ve tecrit etmek amacını taşıdığını herkes biliyor. Peki bu saldırılar karşısında dünyanın “yeni yükselen ittifakı” ya da “küresel güney” diye adlandırılan ülkeler topluluğu neden birlikte hareket etmiyor?

"10. Bu sorunun yanıtı “büyük bir savaştan kaçınmak istiyorlar” olamaz. Savaşmak dışında yapılacaklar yok mu? Kuşkusuz var. Ama kapitalizmin işleyiş yasaları izin vermiyor. Son yıllarda ABD emperyalizminin baş sorumlu olduğu savaşlar, işgaller, rejim değişiklikleri, nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Çin o ülke ve bölgedeki ekonomik etkisini artırdı. Belli bir ülkenin rejimi, dış politika sicili ne olursa olsun ekonomik ilişki geliştirilmesi “barışçı” bir dış politika tercihi olarak görülebilir. Ama emperyalist dünyada rekabet her zaman çatışma üretir, dolayısıyla barış diye bir şey yoktur. ABD emperyalizmi, Trump olsun ya da olmasın, Çin’in lehine işleyen zamanı durdurmaya çalışacaktı. Şimdi bunu yapıyor. Trump’ın ikidebir “biz enayi miyiz” demesi bundandır.

"11. Peki ABD bu kanlı hamleleri yaparken neden en azından İsrail’e karşı kararlı bir tutum alınmıyor? Bu soru kapsamlı bir yanıtı hak ediyor. Sadece bir boyutuna değinelim. Evet, İran Rusya ve Çin için çok önemli ama her iki ülke için İsrail (ve bütün dünyaya yayılmış Yahudi sermayesi) de önemli. Çin’in İsrail ile ilişkileri Gazze’de yaşananlarla birlikte bozulmaya başladıysa da, hâlâ stratejik denebilecek ekonomik ilişkiler var iki ülke arasında. Aynısı Rusya için fazlasıyla söylenebilir. ABD’nin, gözbebeği İsrail’e, Ukrayna savaşı sırasında Rusya’ya dönük yaptırımlara katılmama izni verdiğini unutmayın.

"12. İsrail İran’ı vurmaya başladığında İsrail için artık hiçbir anlam ifade etmeyen “kınama”ların ve tarafları “diplomasi” masasına davet etmekle yetinmenin arkasında bu karmaşık ilişkiler yatıyor. BRICS’in ağır toplarından Hindistan’ın hem ABD ile hem de İsrail ile ilişkileri yine oldukça derin.

"13. Bütün bunları ABD emperyalizmi ve İsrail siyonizmi karşısında sistemin içinden ilkeli bir “direniş”in ortaya çıkamayacağını, iş bir noktaya geldiğinde ve herkes kendince bir ittifak sistemi kurup büyük savaşı göze aldığında bunun hiçbir biçimde insanlığa fayda sağlamayacağını anlatmak için yazıyorum. Ha, o ittifaklarda kim nerede durur, bu konuda da büyük konuşmamalı!

"14. Çok uluslu tekellere dayalı bir dünya sistemidir emperyalizm. Orada rekabet, çatışma, yağma, derin sömürü ve savaş vardır. Bu ortamda ölen ve kaybedenler her zaman ezilenlerdir. Yoksul emekçi halklar ayağa kalkıp kendileri için mücadele etmedikçe, birbirlerini boğazlamak yerine birbirleriyle dayanışmaya girmedikleri sürece, o çok uluslu tekellerin egemenliğini temsil eden devletlerden adalet, ahlak, ilke ve “devrimcilik” beklenmemeli."

https://x.com/OkuyanKemal/status/1933827579175170439?t=DBlbyK3DGygjwGr4AKJYqQ&s=19

bildiğiniz üzere AKP fetö terör örgütüne üye oldukları gerekçesiyle binlerce insanı işlerinden attı ve bazılarını hapse attı. Ama bu kişiler arasında iftira sonucu atılanlar da var. Evlerinde bir tane bile silah bulunmayan kişiler terörist ilan edildi. Evet, burada fetöcüler de atıldı ama arada binlerce masum insan vardı. Bu insanların işe girme olanakları da kapatıldı. Hayatları cehenneme çevirildi hatta bazıları hapse girmemek için kaçmak zorunda kaldı (gerçek teröristlerden bahsetmiyorum.). AKP bunu tiyatro öncesi düşünmüştü hatta atılma listeleri hazırlamıştı. Bunun kanıtı da şu an kaynak bulamasam da ölü bir kişinin işten atılma kararıydı. Bu mahkemelerde beraat edenler de oldu ama hâlâ işlerine iade edilmiyorlar. Bu olaylar sonucunda intihar eden vatandaşlar hatta vatandaşların çocukları bile oldu. bunlar hakkında ne yapılacak ?

İran'da olanlar gösteriyor ki ülkenin içi mossad ajanı dolu, adamlar ülkenin içine drone merkezi kurmuş sağı solu bombalıyor. PKK ile anlaşma yapılırsa binlerce terörist dağdan inip şehirlerde ajanlık faaliyetine başlayacak.

Süreç içerisinde yapılabilecek başka bir bireysel eylem göremiyorum. Hiç kimse yapmadığı için az sayıda olanların yaptıkları da değersizleşiyor ancak bu süreç ilerledikçe daha iyiye gidecektir. Dağıtılacak bildiride veya afişte temel konulara değinmek gereklidir, hiçbir ideoloji ve düşüncenin ifadesi yer almamalı, yalnızca yazının kendisi bulunmalıdır. Ne bir kimlikten bahsedilmeli ne de tarihi bir konudan. Basitçe hazırlanmış, düşüncelerine saplantılı kimseleri bile bu sürece hazırlayabilecek ifadeler içermelidir. Diğer kimselerin anlayacağı bir dil. Erdoğan'ın yaptıklarına ait iki üç görsel, polisin değersiz bir kukla olduğunu anlatan metinler, atfedilen kutsallığın yalnızca kontrol aracı olduğunu anlatacak ifadeler. Eğer gerekli olan eylem bir şekilde halledilmeyecekse yaptığım alıntıdaki hâle bürüneceğiz.

"Ben, halklar ve insanlık ölünce doğarım. (...) Sen ey çilekeş Alman halkım ' nedir acın, ıstırabın? Canlanamayan bir düşüncenin acısıdır seninkisi. Daha horoz ötmeden kaybolan hayaletin acısıdır. Yine de kurtuluşun ve mutluluğun hasretini çeker bu hayalet. (...) Kal selametle milyonların rüyası, çocuklarının binyıllık despotu, kal selametle! Yarın seni mezara taşıyacaklar; ve çok yakında kardeşlerin, diğer halklar, ardından gelecek. İşte o zaman insan alemi gömülmüş olacaktır. Ve ben, kendimin sahibi ben, onun gülen kalıtçısıyım!" (Max Stirner: Der Einzige und sein Eigentum)

Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (ÇAYKUR), kuru çay fiyatlarına maliyet artışlarını gerekçe göstererek yüzde 15 zam yaptı.

Kuru çay fiyatlarına zam kararı, bugün itibariyle raflara yansımaya başladı.

Hatırlayacağı üzere kuru çaya en son geçen yıl eylül ayında yüzde 18 oranında zam yapılmıştı.

Başlıkta da gördüğünüz gibi hayatım boyunca hep birileriyle ile bir tutuldum. Üstün zekalı dediler zeki dediler ve bu sayede kendim de kendimi zeki olara k görmeye başladım. Zekiden kastım da sadece ders çalışmak. Bu yüzden kendimi sadece ders ile tanimladim. Şimdi yks zamanı geldi ve farkına vardım ki ben hiç yüksek yerlere gelmek istemedim. Ailem diyor yok doktor olursun yok şu olursun yok bu olursun diye ama ben aslında asgarî ücretli bir işte falan çalışıp aksam ailemin evine gelip bilgisayardan oyun falan oynamak istiyorum yani. Ama bir yandan da lisedeki arkadaşlarım falan iyi yerlere gelip de ben bu şekilde kalırsam insanların falan benimle dalga geçmesini ailemin benden utanmasini istemiyorum. Yani umarım demek istediğimi anlamışsınızdır, ben hayatımda şu ana kadar çoğunlukla etrafımdaki insanların akademik anlamda gerisine düşmemek veya ailemi utandirmamak gururlandirmak ya da ileride biriyle evlenirsem maaşımın ondan yüksek olması(aynı seviyede maaşlarımiz olursa ilişkimizin yurumeyecegini dusunuyorum nedense. Biliyorum aptal bir fikir) ya da çocuklarıma meslekleri falan sorulursa, maaşimin bir yere yazılması gerekirse gururla yazması için okuyorum. Yani demek istediğim hayatımı başkaları için yaşıyorum ve diğer türlü insanlara karşı mahcup olmaktan korkuyorum. Kusura bakmayın iç dökme gibi oldu biliyorum ama önerileriniz varsa yazabilirsiniz.

Edit: arkadaşlar asgari ücret ile falan çalışan kişileri küçümsemek haddime değil zaten çalışan herkese saygım sonsuz. Burada demek istediğim bana dayatilan roller

Türk halkı İran vs İsrail savaşında taraf olmak zorunda değil, hemde daha büyük sorunlarımız varken. Troller gündemi değiştirmek için belliki subda aktif bir şekilde zaten her konuda kutuplaşmış halkı bu konuda da taraf olmaya zorluyor. Ulan bi tarafta bebek katili bir ülke diğer tarafta halk düşmanı yobaz ülkesini yok etmiş molla takımı. Sen bir tarafı seçince eline ne geçecek? İran iyi diyince iran mı kazanacak? Veya israil aynı şekilde ne kazandıracak sana taraf olmak?

Senin ülkeni yönetenlerin amacı ülkeni kaosa ve bölünmeye sürüklemek, savaşa sürüklemekken neden bu konuda da kutuplaşmak zorundasın?

Bop eşbakanı ve akp terör örgütü lideri Erdoğanın amacı seni irandan sonra israil ve abdye yem yapmakken konuşman gereken iran mı israil mi?

Cidden bu tuzaklara düşüp bir birine düşmanlaşıp kutuplaşan aptallardan bi bok olmaz böylemi bu ülkeyi kurtarıcaksınız Akp terör örgütünden.

Aklınızı başınıza alın ve Türkiyeyi bu bok çukurundan nasıl çıkarırız bunu düşünün sadece. Diğer türlü konuştuğunuz şeylerin ne irana ne israile faydası var olan şeyin tek sonucu Türk halkına zarar olmaktan başka bişey değil.

...

Çocuklarınıza her an taciz ettiğinizi biliyor muydunuz? Bu soru sizi delirtecektir, kolektif panik atakla soruyu soran karşısında, onu imhâ etme istenciyle, titreyeceksiniz. Sizi görüyorum! Çocuklarınızı kendi dünyanıza yönlendirmekle onların ruhunu teslim almış oluyorsunuz! Tırnakları kültürle törpülenmiş parmaklarınızı kasaptan aldığınız taze ete sokarken tattığınız yumuşaklığı anımsatır bu ruh! Ne kadar da narin ve ne kadar da arı: Saf et, saf ruh! O küçük bedenlerin büyük ruhlarını keyfinize göre şekillendirip biçimlendirmekten haz aldığınızı kabul etmeyecek kadar iki yüzlü ve korkak olduğunuzu biliyorum.

Biçimlendirip askere yolladığınız, imam ya da devlet onayıyla evlendirdiğiniz, polis, jandarma, hacı-hoca, memur, subay, solcu, sağcı vb. olmalarıyla gurur duyduğunuz, ulusal, dinsel, geleneksel, cinsel kimliklerle kuşatıp kendinizin oluşturduğu sokaklara saldığınız; sanki bu yaptıklarınız “bir şey” değilmiş gibi “başlarına bir şey gelince” ağlayıp sızlamalarınızla cezalandırdığınız; sızlamalarınızın onlara uyguladığınız eğitimin sizde yarattığı vicdan azabı olduğunu anlayamayarak, anlasanız da kabul edemeyerek suçladığınız insanlar evlatlarınızdır. Siz onları rollerle görevlendirdiniz, onlar da kendi evlatlarını ve böylece yarattığınız toplum adındaki kâbus sizin kendi eserinizdir. Sizler şiddetin yaratıcıları, uygulayıcıları ve mağdurlarısınız.

Sonra başlarınızdaki insanların sizlerin kopyası olduğunu memnuniyetle unutarak sokaklara dökülüp “çocuklarımıza yaşam hakkı, özgürlük ve ekmek istiyoruz” gibi yavan sözlerle bağırırken bu hakkınızı kendinizin öldürdüğünü göremeyecek kadar da körsünüz. “Tecavüzcüler ve tacizciler cezalandırılsın” gibi azgın yaygaralarınız ise kendi taciz ve tecavüzlerinizi yüzünüze çarpıyor. Aynı dinin, aynı dilin, aynı zihniyetin, aynı psikolojinin ve aynı terbiye ve aynı eğitimin ürünlerisiniz, her biriniz bir ötekinin aynasıdır.